Dedikodu: İlk Taşı Aynı Günahı Hiç İşlememiş Olanımız Atsın
Uzun uzun beylik lafları ederek ahkam kesebileceğim bir konu değil. Her gün onlarca defa bilerek veya bilmeyerek aynı ölümcül günahı işlerken, şimdi çıkıp dedikodu öyle kötüdür, dedikodu böyle çirkindir diyecek ne yüzüm var ne de sözüm. Bu kulüp çatısı altındaki bir çok çalışmada (gerek makaleler de gerekse sunumlar da) en sık geçen kelime “Samimiyet” iken, samimiyetimi koruyamadan sarf edeceğim her türlü sözden korkuyorum da açıkçası.Bir başkası hakkında olumlu veya olumsuz, karşısına çıktığımızda sarf edemeyeceğimiz her söz dedikodudur. Oysa ön yargılara, niyet okumalara teslim ettiğimiz bu ilişkiler ağı içinde, arkasında her şeyi söylediğimiz insanların yüzüne karşı tek kelam edemiyoruz. Aslına bakarsanız düpedüz yalancıyız, sahtekarız.
Kendimiz hakkında yapılan dedikoduya çok sert karşılıklar verirken, bir başkasının dedikodusunu yapmakta hiç bir beis görmüyoruz. Sohbet ortamına girdiğinizde bir an da kesilen konuşmalar, birilerine bakarak sessiz sessiz fısıldaşmalar… Oysa bir kamera ile kaydedip halimizi (ki kaydediyorlar zaten) sonra bize izlettirseler (ki izlettirecekler de zaten) ne kadar komik ve çirkin gözüktüğümüzü anlayacağız. (ki anlayacağız zaten de, iş işten geçmiş olacak)
Yapmasak hem dünya hem ahiretimiz için çok iyi olacak. Bu hatayı her gün işleyerek hem dünyamızı hem de ahiretimizi kaybediyoruz. Maalesef farkında değiliz…
“Duydum ki gıybetimi yapmışsın, yüzüme söylemekten kaçmışsın,
benim gibi bir acizden korkmuş Allah'tan korkmamışsın.” (Hz. Mevlâna)